Bisiklet Özgürlüktür

Çocuk­lu­ğum bisik­let üstün­de geç­ti diye­bi­li­rim. Şans­lı çocuk­luk nede­niy­le Ata­kö­y­’­de otu­ru­yor­duk. Ata­köy modern şehir­leş­me örne­ği bir semt­tir, bol yeşil alan, geniş kal­dı­rım­lar ve yol­lar. Bun­la­ra ek ola­rak düm­düz bir coğ­raf­ya ve civar­da bisik­let­le keş­fe­di­lecek bir­çok yer. Yakın­lar­da Ata­kö­y­’ün diğer kısım­la­rı, biraz daha iler­de Yeşil­yurt, Yeşil­köy, öbür taraf­ta Bakır­köy ve civa­rı. Arka­daş­la­rı­mın iyi kötü bisik­let­le­ri var­dı ve ben ilko­kul boyun­ca ağa­be­yi­min bisik­le­tiy­le ida­re etmek zorun­day­dım. Tabii aile hiye­rar­şi kural­la­rı­na göre ancak onun kul­lan­ma­dı­ğı zaman­lar­da binebiliyordum. 5419409_95c5554d75

İlk­ok­ulu bitir­me ola­yı­nı doğ­ru dürüst bir bisik­le­tim olma­sı icin kul­lan­ma­ya karar ver­dim. Beşin­ci sını­fın son­la­rı­na doğ­ru ken­di­me ESEN mar­ka bisik­let uygun gör­müş­tüm. O zaman­lar Türkiye’de üre­ti­len mal­lar pek kali­te­li değil­di. Dışa­rı­dan az sayı­da gelen­ler de paha­lıy­dı. O zama­nın mar­ka­la­rı ola­rak yarış tipi, ince las­tik­li, on vites­li Rale­igh ve Peuge­ot­’­la­ra öze­nir­dim. Yer­li mar­ka­lar ara­sın­da ise Esen’in gene de düz­gün oldu­ğu­nu bili­yor­dum, çün­kü mahal­le­de bir arka­da­şı­mın Esen bisik­le­ti var­dı. İlk­ok­ul bitir­me hedi­ye­si ola­rak baba­ma hayal­le­ri­mi süs­le­yen Esen bisik­le­ti aldır­ma­yı başar­dım. O yıl­lar tüke­tim ürün­le­ri­nin gözü­mü­ze sokul­du­ğu zaman­lar değil­di. Tatil baş­la­yın­ca babam­la ara­ba­ya binil­di, Sir­ke­ci­’­de Büyük Pos­ta­ne­nin sıra­sın­da bir hanın ikin­ci katın­da­ki Esen dağı­tım yeri bulun­du ve yan­ya­na duran bisik­let­ler­den laci­vert olan bir tane seçil­di. Ondan son­ra o bisik­le­tin üstün­den inme­dim desem abart­ma olmaz. Yaz tatil­le­rin­de bütün mahal­le ve civa­rı bizim­di artık. Teh­li­ke içe­ren her­tür­lü şey denen­di, yasak olan her­ye­re gidil­di, keşif­ler yapıl­dı. Kaç kere diz­ler, dir­sek­ler kana­tıl­dı, kafa üstü bile düşül­dü. Tabii tek başı­ma değil, genel­de yaz tatil­le­ri diğer bisik­let­li arka­daş­lar­la bir­lik­te geçer­di, yan­lız bin­mek zevk­li değil­di. 3–5, bazen 8–10 bisik­let­li bira­ra­ya geli­nip kon­voy yapı­lır, kal­dı­rım­lar­da, yol­lar­da son hız sürü­lür­dü. Kim­bi­lir ne çok kişi­den azar işit­mi­şiz­dir. Ama çocuk­tuk işte, bisik­let bizim için özgür­lük­tü ve bu özgür­lü­ğü bırak­ma­ya niye­ti­miz yok­tu. Bazen uzun yola gider­dik, yani sahil yolun­dan Yeşil­yurt ve Yeşil­kö­y­’e ya da Bakır­köy veya onun öte­si­ne İnc­irl­i’­ye. Bu bizim için baş­ka şeh­re git­mek gibi bir­şey­di, olduk­ça büyük bir mace­ray­dı.
IMG_2199
Bisik­le­ti­me iyi bakar­dım. Ona akse­su­ar­lar tak­tım, sök­tüm, temiz­le­dim, ayar­la­rı­nı yap­tım, kim­bi­lir kaç kere las­tik­le­ri­ni şişir­dim, çıkan zin­ci­ri­ni elle­rim yağ için­de kala­rak tak­tım. Ken­dim yapa­ma­ya­ca­ğım bir­şey olun­ca da en yakın bisik­let tamir­ci­si Bakır­kö­y­’­de Vita fab­ri­ka­sı­nın arka­sın­da oldu­ğu için ora­ya gidil­me­si gere­kir­di. Hele bisik­let bini­lecek durum­da değil­se, yede­ği­miz­de götür­mek baya­ğı bir işti. Sıcak­ta ter­le­ye­rek iter ve şika­yet etmez­dik. Bisik­let tamir­ci­le­rin­den çok şey öğren­mi­şim­dir, bugün­kü meka­nik bil­gi­le­ri­min alt­ya­pı­sı onlar­dır! Bu bisik­let mer­kez­li hayat 16 yaşı­ma kadar falan sür­dü. Ehli­yet alma durum­la­rı orta­ya çıkın­ca, ara­ba kul­lan­ma heves­le­ri baş­la­mış­tı ve bisik­let göz­den düş­tü. Ehli­yet aldık­tan hemen son­ra 1977’de Ata­kö­y­’­den taşın­dık. O heves­le aldı­ğım, yıl­lar­ca sür­dü­ğüm, artık iyi­ce de hır­pa­lan­mış Esen bisik­le­ti­mi o evin bod­ru­mun­da bırak­tım. Ben­den son­ra biri­le­ri bin­miş­mi­dir, benim kadar zevk­le kul­lan­mış­mı­dır, kim­bi­lir? Zaten yeni taşın­dı­ğı­mız semt Ata­kö­y­’ün tam ter­si­ne İst­anb­ul­’­un göbe­ğin­de bol yokuş­lu bir yer­di, bisik­le­te hiç uygun değil­di. Bir iki sene son­ra da üni­ver­si­te baş­la­dı, artık önem­li olan ara­bay­dı, kız­lar­dı, bisik­let tama­men gün­dem dışı kalmıştı.

bisiklet_bicycle_cycling
Yıl­lar geç­ti, Toron­to­’­da yaşa­ma­ya baş­la­yın­ca işler değiş­ti. Bura­da bisik­let yol­da ara­ba kadar geçer­li bir araç, hat­ta cad­de­de bisik­le­tiy­le kenar­dan giden vatan­daş ara­ba­lar tara­fın­dan kol­la­nı­yor, dik­kat edi­li­yor. Tabii genel­de böy­le, dik­kat­li olmak gere­ki­yor. Önce uzak­do­ğu yapı­mı bir bisik­le­tim oldu, eski Esen bisik­le­tim­den daha iyiy­di. Ona akse­su­ar­lar aldım, örne­ğin bir elekt­ro­nik hız ölçer almış­tım. Bu mini­cik alet­le hızı­mı, orta­la­ma hızı­mı, ne kadar yol aldı­ğı­mı, en yük­sek hızı­mı vs göre­bi­li­yor­dum, çocuk­lu­ğum­da olma­yan bir­şey­di. O bisik­let­le epey gez­dim, hat­ta şehi­re daha yakın otur­du­ğu­muz yıl­lar­da şeh­rin tam mer­ke­zin­de­ki işi­me bile kaç kere git­tim.

Son­ra bir­gün otur­du­ğu­muz mahal­le­de bir ‘gara­ge sale­’­den şim­di kul­lan­mak­ta oldu­ğum bisik­le­ti­mi aldım. Çocuk­lu­ğu­ma geri dönü­yor­dum san­ki, hep özen­di­ğim, o Peuge­ot­’­la­rın Quebec yapı­mı, oni­ki vites­li bir yarış bisik­le­ti benim olmuş­tu. Yıl­lar son­ra, Ata­kö­y­’­de o kadar bisik­le­te binip de bir tür­lü sahip ola­ma­dı­ğım ince las­tik­li, hafif, ok gibi giden bir yarış bisik­le­ti­ne sonun­da sahip olmuş­tum. Kom­şu­nun gara­jın­da biraz toz­lu ve ihmal edil­miş hal­de duru­yor­du, ama her­şe­yi ori­ji­nal­di, pas­lı değil­di, sade­ce biraz elden geç­me­si gere­ki­yor­du. Yıl­lar önce edin­di­ğim bece­ri­ler­le önce las­tik­le­ri­ni değiş­tir­dim, sil­dim, yağ­la­dım. Şim­di o bisik­let­te her pedal bası­şım­da, ken­di­mi Tour de Fran­ce­’­da gibi his­se­di­yo­rum. Ger­çek bir bisik­let nasıl olur, nasıl gider çok iyi anlı­yo­rum. Ne benim Esen, ne de son­ra­ki bisik­let­le­rim bunun gibi değil­di. Biraz geç olmuş­tu ama iste­di­gim bisik­le­te kavuşmuştum.

20140708CY0010
 
İns­an­ın ula­şım ama­cıy­la icat etti­ği araç­lar ara­sın­da bel­ki de en basi­ti ama en etki­li­si bisik­let. Yürü­me hızı­mız saat­te 5 km, üste­lik çoğu insan saat­ler­ce yürü­ye­bi­lecek güç­te değil. İki teker­lek ve biraz metal­den olu­şan bir meka­niz­ma­yı vücu­du­muz­da­ki en kuv­vet­li kas­la­rın yar­dı­mıy­la kul­la­na­rak nere­dey­se motor­lu araç hızın­da gide­bi­li­yo­ruz. Yakıt almak ya da batar­ya­la­rı şarj etme­ye gerek kal­ma­dan uzun mesa­fe­ler kat etmek müm­kün.

Bisik­let­se­ver bir arka­da­şı­mın şu söz­le­ri çok doğ­ru; “Bisik­le­tin ben­de­ki tanı­mı en basit şek­liy­le “özgür­lük”, ina­nıl­maz bir duy­gu, o ara­ba­la­rın, koca koca oto­büs­le­rin, kam­yon­la­rın mey­da­na getir­di­ği tüm tra­fik­ten bir iki hare­ket­le sıy­rı­lı­yor­sun ve ken­di­ne özgü bir dün­ya yara­tı­yor­sun.” Yaşa­dı­ğı­mız şehir bol yeşil ala­nı, genel­de düz coğ­raf­ya­sı, şeh­ri ağ gibi saran bisik­le­te özel yol­la­rıy­la ister­se­niz şehir için­de ula­şım ama­cıy­la, ister­se­niz spor ama­cıy­la bu özgür­lü­ğün tadı­na varı­la­cak bir yer. Saba­hın erken­ce bir saatin­de pedal çevi­rir­ken yüzü­nü­zü okşa­yan rüz­ga­rı his­set­mek, doğa­nın koku­su­nu içi­ni­ze çek­mek müt­hiş bir duy­gu.

Bu yazı bisik­let üstün­de geçi­rin derim..

Uluç Özgü­ven

Comments

Bisiklet Özgürlüktür — 4 Comments

  1. Yazı çok güzel olmuş Uluç, beni 45–50 önce­si­ne götür­dü ve Alman­ya­’­dan amca­mın getir­di­ği yeşil Record üze­rin­de Ata­kö­y­’ün güzel­lik­le­ri ara­sın­da bera­ber gez­dik, tür­lü cam­baz­lık­lar yap­tık, bak­kal­dan Fer­tek alıp içtik, M‑2 önün­de­ki ağaç­tan cane­rik yedik.
    Toron­to­’­da da aynı keyif­le bisik­le­te bini­yor olma­na da ayrı­ca sevindim…

  2. Yazı­na bayıl­dım, daha aşa­ğı­la­ra gel­me­den o laci­vert bisik­le­ti hatır­la­dım çün­kü benim de ilk bin­di­ğim bisik­let oydu. Nasıl olduy­sa evden oku­la kadar gidip gel­me­me izin ver­miş­tin. Ama annem hiç bisik­le­te bin­dir­me­di bizi, bacak­la­rı­mız eğri­lir­miş!! aslın­da kor­ku­dan­dı tabii. Benim ilk bisik­le­ti­mi eşim aldı bana, o bisik­le­tin key­fi­ni Bos­tan­cı sahil yolun­da epey sür­düm. Çocuk­lar büyü­dük­ten son­ra bir­lik­te Belg­rad orman­la­rı­nı keş­fe­der olduk, şim­di ise çocuk­lar­la Mark­ham park­la­rı­nı keş­fe­di­yo­ruz. Sıra Ülya­’a bisik­let zev­ki­ni aşı­la­mak­ta, o daha anne­min sözün­den çık­ma­dı ve hiç binmedi:(
    İlgi Görener

  3. Uluc iyi ki yaz­mi­sin, hemen cocuk­luk gun­le­ri­me gotur­dun beni. Arka­da­si­min bisik­le­ti ile 3 teker­lek­ten 2 teker­le­ge geci­si­mi ve buyuk sevin­ci­ni hala hatir­la­ya­bi­li­yo­rum. Ilko­kul­da hep dede­min buyuk boy bisik­le­ti­ne biner­dim. Metal bar fren­le­ri, mesin yay­li sele­si­ne boyum yetis­mez­di ki otu­ra­bi­le­yim ama ayak­la­ri­mi gov­de­nin ara­sin­dan geci­re­rek cap­raz pedal cevi­rir, bak­kal alis­ve­ri­si­ne gider, Kucuk­cek­me­ce­’­de gol kena­ri yol­lar­da arka­das­lar­la yaris eder­dik. 5 sinif­ta sun­net olup baba­min hedi­ye­si ilk bisik­le­ti­mi (bor­do renk­li “Acar­soy”) ala­na kadar. Ancak talih­siz­lik, ben sun­net yara­min iyi­les­me­si­ni bek­ler­ken, gicir gicir bisik­let evin gara­jin­dan calin­di. Daha ben bir kere ustu­ne bine­me­den, uzun­tu­su ici­mi yak­mis­ti. Boy­le­ce dede­min dev bisik­le­ti­ne 2–3 sene daha talim ettim (artik bisik­le­tin ustu­ne bine­bi­li­yor­dum) taaa ki biz Yesil­yur­t­’a tasi­nip Peuge­ot mar­ka meta­lik bal ren­gi 3 vites­li bisik­le­ti lise­ye bas­la­ma hedi­ye­si ola­rak ala­na kadar. Yesil­koy-Yesil­yurt-Flor­ya­’­da cok guzel gun­le­rim gec­ti… Yazin her yere bisik­let­le gider­dim, Rone­park, Roma don­dur­ma­ci­si, plaj, Yesil­yurt kulu­bu, v.s v.s (neden­se bisik­let aile­ler tara­fin­dan bir yaz gele­ne­gi ola­rak benim­sen­di­gi icin biz­de sade­ce yazin biner­dik). Maale­sef Lise 2 den son­ra arka­das­lar ara­sin­da bisik­let banal olma­ya bas­la­di ve bisik­le­tim Siliv­ri­’­de yaz­li­ga tasin­di. Cun­ku ancak ora­da kabul goru­yor­du arka­das­lar ara­sin­da. Yok­sa sehir­de arka­das­lar dal­ga gecer­ler­di, yas gere­gi raco­na uymu­yor­du artik.… Taa ki Toron­to­’­ya gelip o ozgur­lu­gu 50’li yas­lar­da tek­rar yaka­la­ya­na kadar. Uzu­cu olan, bugun Istan­bu­l­’a tek­rar geri don­sem, 1975’den fark­li olma­ya­cak gibi gozu­ku­yor. Her ne kadar kafa­lar degis­mis gibi gozuk­se de, sart­lar degis­mis degil, hat­ta geri­ye git­mis, ben yine bisik­le­te bine­me­ye­ce­gim, hat­ta bel­ki yaz­lik yer­ler­de bile.…
    Tarkant

  4. Yazın çok güzel.Eline sağ­lık . Okur­ken ben de çocuk­luk yıl­la­rı­mı hatır­la­dım. Yaz ayla­rın­da aile­ce say­fi­ye­ye Cad­de­bos­ta­n­’a giderdik.Benim hiç bisik­le­tim olma­dı. Ben hep abla­mın Peuge­ot kız bisik­le­ti­ni kul­lan­dım. Üç vites­li, kalın lastikli,kırmızı ve çok sağ­lam bir bisikletti.Maltepe ile Fener­bah­çe ara­sın­da her­gün arka­daş­lar­la gezer­dik. Alış­ve­ri­şe de bisik­let­let­le gider, sağa ve sola birer poşet taka­rak anne­min sipa­riş­le­ri­ni eve taşır­dım. Bisik­le­tin aki­be­ti­ni hatır­la­mı­yo­rum. Her­hal­de say­fi­ye evle­ri­nin birin­de hur­da­ya çıkmıştır…
    Eli­ya Benbicaco

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *