Nancy Walker and Quintet playing ‘Take You There’ from their last album New Hieroglyphics
Tiyatrocu arkadaşımız Itır Arditi’nin araştırma konusu, ‘Türk Romanından Sinema ve Televizyona Yapılmış Uyarlamalar’. Itır, Türkiye’de oyunculuk yapmış. Kanada’ya yerleşince York Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde yüksek lisansını tamamlamış, tiyatroya ve edebiyata gönül vermiş bir arkadaşımız. Edebiyatla cok ilgili olan Itır, son yıllarda hem Türkiye’de hem de özellikle Türkiye’nin kültürel etki çemberi içindeki ülkelerde cok popüler olan Türk TV dizileri ile Türk edebiyatını ilişkilendiren bir çalışma yapmış.
Itır, hem film/televizyon tarihini, hem de Osmanlı ve Türk romanının tarihini araştırarak yaptığı bu özenli çalışmayı bizimle paylaşıyor. Özellikle 80’lere kadar sayısız sinema filmine, bugün de Yaprak Dökümü, Aşk‑i Memnu, Hanımın Çiftliği gibi bir çok popüler TV dizisine kaynaklık etmiş olan romanlardan, yazarlarlarından ve yazıldıkları edebiyat dönemlerinden söz ediyor.
Türk fotoğrafının önemli ismi Gültekin Çizgen ile tanışıklığımız eskiye dayanır. Bu seferki İstanbul ziyaretimde kendisiyle oturup sohbet etme fırsatı bulduk. Hem de bizzat kurucusu olduğu İstanbul Fotoğraf Müzesi’nde.
Biraz özgeçmişinden bahsedelim. Gültekin Çizgen, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü’nü bitirdi. 50 yılı aşkın profesyonel sanat yaşantısında audiovisual fotoğraf, illustrasyon ve sanatsal cam üretti. Tüm bu alanlarda müze koleksiyonlarına ve kitaplıklara girmiş basılı eserleri vardır. Özellikle fotoğraf ve sanat üzerine yazdığı 10 kitabıyla Türk fotogfafına yaptığı katkı büyüktür.
Kieran Overs ELEVEN at The Rex
Watch for Bruce Cassidy’s killer EVI solo at 7:50 and Bruce and Ted harmonize after.. Beautiful
Pat LaBarbera — saxophone
Alex Dean — flute
Kelly Jefferson — saxophone
Kevin Turcotte — trumpet
William Carn — trombone
Jon Challoner — trumpet
Bruce Cassidy — trumpet, EVI
Nancy Walker — piano
Ted Quinlan — guitar
Ethan Ardelli — drums
Kieran Overs — bass
Yusuf, 1958 yılında Düzce’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi’nden sonra fotoğraf çalışmalarina başladı. 1995 yılında “International Correspondence Schools”, mektupla öğretim kurumundan fotoğraf dalında diploma aldı. İFSAK üyesi ve FOTOGEN Fotoğraf Sanatı Derneği Yönetim Kurulu Başkanıdır. 2000′den itibaren serbest fotoğrafçı olarak çalışmakta, belgesel nitelikli kişisel fotoğraf projeleri yürütmektedir. Yusuf’la Boğaziçi Universitesi’nde aynı yıllarda okuduk ve beraber mezun olduk.
Prof. Özay Mehmet ile yeni yayınlanan Uzun Ali isimli kitabı hakkında konuştuk.
UZUN ALİ: UTANÇ VE KURTULUŞ
Kıbrıslı bir ailenin 19. yüzyıl sonlarında başlayan hikayesi … Zaptiyeler, haydutlar, ağalar ve bölünmüş iki toplumun hikayesi.
130 yılı aşkın bir süreci ve üç kuşağı kapsayan bu kitapta, Mehmet ailesinin özel tarihiyle içiçe örülmüş Osmanlı Imparatorluğu’nun parçalanmaya doğru giden zamanlarını, Türkiye’nin, Kıbrıs’ın yakın tarihlerini, Ingiltere’nin politik oyunlarını bulacaksınız. Uzun Ali ailesinin acı tatlı hikayesi Kanada, İngiltere, Türkiye, Japonya’da yaşanmaya devam ediyor. Ortak bağ, bütün ailenin neredeyse tutkuyla bağlı olduğu Kıbrıslı Türk olmak. Uzun Ali’yi okuyunca bugünkü Kıbrıs meselesini daha iyi anlıyorsunuz. Hatta sadece Kıbrıs meselesini değil, bugünkü siyasal dengeleri de daha iyi anlıyorsunuz. Bu sohbetimizde Prof. Mehmet ile yakınlarda kaybettiğimiz Sn. Rauf Denktaş’dan, Kıbrıs’lı olmaktan ve bu kitabın devamı olacak yeni kitap ‘Angelina’s Treasure’dan da bahsediyoruz.
Prof. Özay Mehmet kimdir?
Prof. Özay Mehmet Kıbrıslı Türk bir ailenin oğlu olarak Lefkoşa’da 1938 yılında doğdu. 1962 yılında London School of Economics (LSE)‘den mezun oldu. Daha sonra, Toronto Üniversitesi’nde ekonomi alanında yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Aralarında Windsor, York, Toronto, Ottawa Üniversiteleri ve en son Carleton Üniversitesi olmak üzere Kanada’nın çeşitli üniversitelerinde ekonomi ve uluslararası ilişkiler konularında öğretim üyesi, bölüm başkanı olarak görev yaptı. Emekli olmadan önceki görevi Ottawa’daki Carleton Üniversitesinde Uluslararası Ekonomik İlişkiler bölüm başkanlığıydı. Kıbrıs Gazimagosa’da Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde 2004’den itibaren dekan olarak hizmet verdi. 2011’de emekli olduktan sonra, Carleton Üniversitesi’nde Çağdaş Türkiye Araştırmaları bölümünün kurulmasında çok büyük emeği geçmiştir.
Prof. Mehmet’in özel ilgi alanı ekonomik kalkınma olup, Güneydoğu Asya devletleri (Asya Kaplanları), Türkiye, Kıbrıs, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri uzmanlık alanlarıdır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Çalışma Örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Dünya Bankası gibi kuruluşlara danışmanlık yapmıştır.
21 akademik kitap ve 100’den fazla akademik makalenin yazarıdır. Şimdilerde emeklilik yaşamını eşi Karen Ann Mehmet ile birlikte Kanada, Türkiye, Kıbrıs arasında geçirmektedir. Emeklilik uğraşlarından birisi de hikaye türünde kitaplar yazmaktır.
Yılmaz Güney denince benim aklıma Ataköy Açıkhava Sineması gelir. İlk Yılmaz Güney filmimi şimdi Galleria Alışveriş Merkezinin temelleri altında kalmış olan o sinemanın tahta sandalyeleri üzerinde izlemiştim. O sert tahta sandelyeler üzerinde annem, babam ve ağabeyimle birlikte uyuklayarak seyrettiğim filmlerin bazılarını hala hatırlarım. O filmin de adını değil ama son sahnelerini hatırlıyorum.. Sanıyorum sekiz yaş civarındaydım. Orada seyrettiğim o ilk Yılmaz Güney filmi bol vurdulu kırdılı bir mafya filmiydi. Yılmaz Güney’in ciddi toplumsal içerikli filmler çekmeye başlamadan önceki filmlerinden birisiydi, yani ‘Çirkin Kral’ dönemi. Ona ‘Çirkin Kral’ denmesinin nedeni, o yıllarda benimsenmiş olan bebek yüzlü erkek başrol oyuncularının tersine, sert yüz hatlarıyla ‘içimizden biri’ olduğu için ve aslında daha çok sert karakterleri oynadığı içindi. Aynı zamanda o dönemde, 70’li yıllarda çok da film çekmiş, senaryo yazmıştır. İşte bu nedenlerle sinemanın kralı ama ‘çirkin’ kralı.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yardımcı doçent olarak görev yapan Lütfü Kaplanoğlu’nun ‘Peaceful Coexistence’ konulu gravür sergisinin açılışı 30 Ocak Pazartesi akşamı Art Square Gallery & Cafe’de yapıldı. Toronto’dan önce London, Ontario’da açılan sergi sadece iki günlüğüne Toronto’ya gelmiş oldu.
Açılış gecesinde Türkiye’nin Toronto Başkonsolusu Ali Rıza Güney ve diğer konsolosluk görevlilerinin hazır bulunduğu, bunun yanı sıra Kanada’lı sanatseverlerin de sergiye büyük ilgi gösterdikleri görüldü.
25 Kasım Çarşamba günü yapılan sergisinin açılışında, Ankaralı ressam Hikmet Çetinkaya yaptığı konuşmada, gelincikler temasından yola çıkarak dünya barışı için çağrı yaptı. Türkiye’de en parlak, en kırmızı gelinciğin Çanakkale’de açtığını ve bunun nedeninin de orada toprakta bulunan şehitlerin kanı olduğunu söyledi; bundan böyle savaşların olmaması arzusunu dile getirdi. Hikmet Çetinkaya’nın gelincik tabloları, Ottava’dan sonra Toronto’da ilk kez sergileniyor.