” #direngeziparkı hareketinin hiç “hesapta yokken” başlaması bize bir kere daha hayatın öngörülemez olduğu gerçeğini kanıtladı. Ve ben hayat “tahmin edilemezliği” karşısında bir kere daha saygıyla eğildim, bu bilinmezliğe bir kere daha hayran oldum.”
“ • Eğer iktidar sahibi olan gücünü gereğinden fazla kullanırsa bu durum karşı güç doğurur. En doğru ve en bilgece olan tutum, güçlü olanın mecbur kalmadıkça gücünü kullanmamasıdır. Sayın Başbakan, en çok gücünü gereğinden fazla kullandığı için eleştiriliyor. Dolayısıyla güçlü olmak yetmiyor; güçlü kalabilmek için onu her gün hak etmek gerekiyor. Tıpkı sağlık gibi, sevgi gibi.
• Başta Sayın Başbakan ve bakanlar olmak üzere Türkiye’yi yönetenler, son olayları anlamakta çok zorlandılar. Zihin haritaları eskiye ait olduğu için “yeni” olana anlam veremediler. Sokağa dökülen insanların arkasında hep bir dış mihrak, hep bir düşman hep bir örgüt aradılar. Böyle bir hareketin “kendiliğinden” başlayabileceğine ihtimal vermediler.
• İktidarın ve özellikle Sayın Başbakan’ın karar alırken katılımcılığa ve çoğulculuğa kapıları kapatan tavır ve davranışları Türkiye’nin hatırı sayılır bir kesimin onuruna dokundu. Yılların verdiği birikim sonucu bu insanlar meydanlara döküldü. Bu hareket kendiliğinden bir hareketti.
• Bir krizi önlemenin, olayların tırmanmasını engellemenin en kısa ve etkili yolu, açıkça ve yüksek sesle özür dilemektir. Bu özür, yapanların yaptıklarını unutturmaz ama mağdur olanların onları affetmesini sağlayabilir. En azından birçok kalbi yumuşatabilir. Özür dilemeyi, sadece iktidara değil, güçlüden yana tavır alan basına ve markalara da tavsiye ederim. Bazıları diledi, bazıları direniyor. Şunu bilmeleri gerekir ki sanılanın aksine özür dilemek, özür dileyeni küçültmez yüceltir.
• Türkiye’de ilk defa lise çağındaki gençler, arkalarında hiç bir örgüt olmadan kendiliğinden sokağa döküldüler. Benim kızımın da aralarında olduğu gençliğin gösterdiği bu duyarlılıktan gurur duyuyorum. Bu bilinçli davranışları yarının Türkiye’si adına büyük bir kazanç. Ama aynı zamanda başlarına kötü bir şey gelecek diye çok korkuyorum. Onlar sokağa çıkınca aklım onlarda kalıyor. Polisin hoyrat davranacağından kaygılanıyorum. Bu hareketin içine su ya da bu şekilde farklı amacı olan insanlar sızacak ve onları istemediğiniz durumlara sürükleyecek endişesini taşıyorum. Taksim’de ve Türkiye’nin diğer illerinde gösteri yapanların kılına zarar gelsin istemiyorum.
• #direngeziparkı hareketi sona erdiğinde başta Sayın Başbakan olmak üzere bütün iktidar sahipleri güçlerinin sınırsız olmadığını anlayacaklar. Bundan sonra yöneticilerimizin, Türkiye’yi yönetirken daha duyarlı olacakları kesin. Bence Türkiye bu anlamda çok büyük bir kazanım elde etti. Yöneticilerin duyarlılıklarının artacak olması her açıdan ülkenin yararına bir gelişme olacaktır. Bu bakımdan bu hareket, ülkemizdeki demokrasi kalitesinin yükselmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bu hareketin bundan böyle hiçbir yöneticinin hafızasından çıkmayacağını düşünüyorum.
• #direngeziparkı hareketi, bize ‑başta lise ve üniversite gençliği olmak üzere- toplumun yaşadığı şehre sahip çıkabileceğini, sorunlarını barışçıl bir şekilde dile getirebileceğini gösterdi. Bu hareketle birlikte Türkiye “yerinden yönetim” anlayışında bir adım daha attı. Bunun kalıcı bir kazanım olacağını umut ediyorum.
• #direngeziparkı hareketinin özünün barışçı bir hareket olmasını çok önemsiyorum. Arkasında ne bir örgüt görüyorum ne de uluslararası bir komplo. Bu hareket, uzun yılların birikimi sonucu, İstanbul polisinin orantısız güç kullanımının tetiklediği kendiliğinden gelişen bir tepki hareketidir.
• #direngeziparkı hareketinin hiç “hesapta yokken” başlaması bize bir kere daha hayatın öngörülemez olduğu gerçeğini kanıtladı. Ben hayatın “tahmin edilemezliği” karşısında bir kere daha saygıyla eğildim, bu bilinmezliğe bir kere daha hayran oldum. Binlerce insanın yaralanmasına ve bir gencimizin ölmesine rağmen #direngeziparkı hareketinin, Türiye demokrasinin çok önemli bir dönüm noktası olacağını tahmin ediyorum. Bu hareket tarihe kalıcı etkileri olan bir hareket olarak geçecektir.
• #direngeziparkı hareketi, bize toplumsal taleplerin barışçıl ve güler yüzle dile getirilebileceğini gösterdi. Beşiktaş Carsı Grubu olmak üzere bu harekete katılanlardaki zeki mizah anlayışını, Türkiye’nin geldiği olgunluk seviyesini göstermesi bakımından çok sevindirici ve umut verici buluyorum.
Şiddete meydan okuyan Siyahlı Kadın
• #direngeziparkı hareketinin ilk günlerinde gazeteler ve televizyonlar olanı biteni yansıtmak yerine gizlemeyi tercih ettikleri için, sosyal medya ve özellikle Twitter çok etkili oldu. Twitter ve Facebook gibi sosyal paylaşım siteleri içinde yaşadığımız şeffaflık çağının olmazsa olmaz unsurlarıdır. Her teknoloji gibi bunlar da yansızdır; bunları iyi ya da kötü diye nitelemek mümkün değildir. Elektrik de bir teknolojidir, kötü niyetli eller onunla işkence yapabilir ama bizim için aydınlanma aracıdır.
• “Çoğulculuk” demek, iktidardaki partinin seçmenlerin çoğunun oyunu almış olmasına rağmen kendisine oy vermemiş olanların haklarına saygı göstermesi demektir. #direngeziparkı olayları sayesinde Türkiye “çoğulculuk” konusunda bir adım daha attı. Bunu Türkiye’nin önemli bir kazanımı olarak görüyorum.
• Bundan bir süre önce şunları yazmıştım: “Sizce bir insan dünyayı değiştirebilir mi? İnsan eğer isterse ‘değişimi yaratan kişi’ olabilir mi? Sizce, sıradan insanların girişimiyle dünyadaki yoksulluğu kökünden kazımak mümkün olabilir mi? Dünyanın her tarafına sağlık hizmeti götürülebilir mi ya da her ülkede her çocuğun iyi eğitim alması sağlanabilir mi? Bence eğer bütün bunlar bir gün gerçek olacaksa bunda sıradan insanların büyük payı olacak. Mevlana ‘İnsanın değeri, aradığı şeydir.’ der.” (Herkes Fark Yaratabilir.)
Bence bugün kendiliğinden meydanlara dökülen insanların her biri “değişimi başlatan insanlar” olarak tarihe geçecek. “
Uluc vapurda okudum sabahimi anlamli kildin saolasin