Dizi fanatiği değiliz. Sadece daha önce Avrupa Yakası’nın, şimdi de Yalan Dünya’nın hastasıyız o kadar. Başkaca bir dizi bağımlılığımız yoktur. İki dizinin de ortak yönü yaratıcılarının Gülse Birsel olması. Senarist, yazar, oyuncu Gülse’miz son zamanların en popüler şöhreti.. Hem alımlı hem de akıllı. Kendisini hiç öyle üstün görmeyen, hatta kendisiyle dalga geçmeyi çok seven bu zeki oyuncu, yazar ve gazeteci dillerden düşmeyen birçok karakter yaratmayı beceriyor. Gülse neye dokunsa altın oluyor diyorlar, katılmamak mümkün değil.
Avrupa Yakası’nın ‘Dilber Hala’sını hatırlıyorsanız, o zamanlar Dilber Hala partileri düzenleniyordu, herkes onun gibi giyinip onun replikleriyle konuşarak etrafındakileri kırıp geçiriyordu. Vasfiye Teyze de bugünlerde öyle popüler bir karakter işte.
Vasfiye Teyze popüler kültüre geçen ayın ortalarında düştü ve patladı. Onu, dizide Eylem’i de oynayan Gonca Vuslateri ile birlikte ortaya çıkarmışlar. Şimdi Vasfiye Teyze herkesin dilinde.. O kadar ki, Facebook’da, Twitter’da birden fazla sayfası açılmış durumda. Birileri üşenmemiş Vasfiye Teyze bilgisayar oyunu yazmış. İnsanlar birbirleriyle konuşurken onun cümlelerini kullanıyorlar. ‘Ne çektin be’ diye başlayıp, sonunda ‘ne yapacan tabii mecbuur’ derken son heceyi biraz uzatıp kıvırmak gerekiyor. İnsanların konuşmalarını bırakın, onun replikleri politikaya bile girmiş. Muhalefet partisi, iktidara söylemek istediklerini Vasfiye Teyze’nin ağzından söyleyen pankart açıyor miting meydanında.
Elbiseleri, saçı, kocaman çerçeveli gözlüğüyle 80’lerden kalmış bu teyzemiz. Elinden hiç düşmeyen tığ işi, bir ayağını uzatarak oturması, koyu renk çorapları ve beyaz terlikleriyle tam bir eski usul oradan oraya laf taşıyan bir teyze. Sade dedikoducu olsa gene iyi, aynı zamanda fesat.. Herkesin başına gelmiş, bahsedilmesi pek hoş olmayacak durumları marifetmiş gibi ortaya çıkaran, bundan haz duyan, hatta biraz da abartarak olduğundan daha kötü göstermesiyle ünlü Vasfiye Teyze. Hani birazcık ‘ne oldum’ havasına girmiş olanları anında yere indirmesini çok iyi biliyor. Bu tavrı Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde yazan ‘Her Canlı Ölümü Tadacaktır’ yazısı gibi. Hatırlattığınız için teşekkür ederiz, biz tam emin değildik. Tabii Vasfiye Teyze böyle sert söylemiyor, onun versiyonu şöyle; ‘Ölücen demiyorum evladım, yaşayacan da nolucak?’ Bunu da o kadar yumuşak söylüyor ki, hemen bir tepki vermek zor. Arkasından da ekliyor; ‘iyiniyetimden böyle diyorum.’
Vasfiye Teyze’nin, Dilber Hala’nın ve diğerlerinin bu kadar popüler olmasının nedeni hayatın içinden alınmış gerçek karakterler olmaları. Heryerde rastlanabilecek tipler, herkesin muhakkak böyle bir tandığı vardır.
Yıllar öncesinden Vasfiye Teyze’ lik bir durum: Sony Walkman’ın yeni çıktığı zamanlar. Büyükada’dayız, akşamüstü, çocuklar, gençler iskele meydanına inmişler, olağan piyasalarını yapıyorlar, vapurdan çıkacak babalarını bekliyorlar. Çocuğun hir tanesi elindeki Walkman’le hava atıyor. Arkadaşı altta kalırmı ‘aa ben de alıcam bundan bir tane’ diyor. Çocuk ‘siyaseten doğru’ olmaya hiiç zahmet etmeden yapıştırıyor; ‘alacan ama nasıl alacan?’. Haklı, birinin yurtdışından getirmesi gerekiyor, üstelik de pahalı. Ne de olsa o zamanlar şimdiki gibi bütün tüketim oyuncaklarının gözümüze sokulduğu zamanlar değil.
İnternette Vasfiye Teyze felsefesine uyarlanmış epey yazı var. Onlardan biri şöyle diyor: “Kariyer yapacam diye ne çektin be kızım! Yaşıtların evlendi iki çocuk yaptı. Üçüncüsü yolda. Sen hala üniversite kapılarını tırmalıyosun be çocuğum. Çoluk çocuğun arasında yaşlandın gittin. Yazııık. Hayır okumuş kadını da istemezler biliyon mu. Kitaplar arasında kaybolup gittin iki yumurta kırmayı bilmezsin be evladım. Hangi enayi alsın seni.” Tamam, Vasfiye Teyze herşeye negatif bakıyor ama şu söylediklerinde bir yaşam özeti, olayı geniş perspektife oturtma yok diyebilirmisiniz?
Ya da Kanada’ya uyarlayalım aynı felsefeyi, sizce şöyle birşey dermiydi Vasfiye Teyze: “Ne çektin be çocuğum Kanada’ya gidecem diye! Hayır gittin de ne oldu. Geride bıraktığın arkadaşların koskoca si-i‑o oldular, sonra da 45’inde emekli oldular, sen hala sabah akşam çalış dur. Ee çalışıcan tabii napıcan, mecbuur..”
Sizce Kanada hakkında başka neler söyleyebilirdi Vasfiye Teyze, hangi konuları değişik bir perspektife oturturdu? Önerilerinizi lütfen bu yazıya yorum olarak gönderin. Küçük bir jüri ile değerlendirme yapacağız ve en iyilerini bu köşeye ek olarak yayınlayacağız. Yorumlarınızı bekliyoruz. Sağlıkla kalın..
Uluccum, kalemine saglik, cok guldum, Kanada uyarlamasina da bayildim.
Gülse… Muhteşem bir zeka! Tüm metinleri kendisi yazıyor. Bence yeni çağın AZİZ NESİN’i. Beni en çok etkileyen özelliklerinden biri “erkek jargonuna” hakimiyeti. Bizim 70’lerde 80’lerde kullandığımız “erkek jargonunu” tam yerinde kullanıyor, “cuk oturtuyor”.
Son olarak. Kalemine sağlık sevgili Uluç.