TIFF Yılmaz Güney filmleri haftası düzenledi

Yılmaz GüneyTIFF_logoYıl­maz Güney denin­ce benim aklı­ma Ata­köy Açık­ha­va Sine­ma­sı gelir. İlk Yıl­maz Güney fil­mi­mi şim­di Gal­le­ria Alış­ve­riş Mer­ke­zi­nin temel­le­ri altın­da kal­mış olan o sine­ma­nın tah­ta san­dal­ye­le­ri üze­rin­de izle­miş­tim. O sert tah­ta san­del­ye­ler üze­rin­de annem, babam ve ağa­be­yim­le bir­lik­te uyuk­la­ya­rak sey­ret­ti­ğim film­le­rin bazı­la­rı­nı hala hatır­la­rım. O fil­min de adı­nı değil ama son sah­ne­le­ri­ni hatır­lı­yo­rum.. Sanı­yo­rum sekiz yaş civa­rın­day­dım. Ora­da sey­ret­ti­ğim o ilk Yıl­maz Güney fil­mi bol vur­du­lu kır­dı­lı bir maf­ya fil­miy­di. Yıl­maz Güney’in cid­di top­lum­sal içe­rik­li film­ler çek­me­ye baş­la­ma­dan önce­ki film­le­rin­den biri­siy­di, yani ‘Çir­kin Kral’ döne­mi. Ona ‘Çir­kin Kral’ den­me­si­nin nede­ni, o yıl­lar­da benim­sen­miş olan bebek yüz­lü erkek baş­rol oyun­cu­la­rı­nın ter­si­ne, sert yüz hat­la­rıy­la ‘içi­miz­den biri’ oldu­ğu için ve aslın­da daha çok sert karak­ter­le­ri oyna­dı­ğı için­di. Aynı zaman­da o dönem­de, 70’li yıl­lar­da çok da film çek­miş, senar­yo yaz­mış­tır. İşte bu neden­ler­le sine­ma­nın kra­lı ama ‘çir­kin’ kralı.

Ara­dan geçen bun­ca zama­na ve mem­le­ket­ten uzak­ta olma­ma kar­şın, Yıl­maz Güney’le geçen ay Toronto’da tek­rar kar­şı­laş­tık, üste­lik ken­di­si artık hayat­ta olma­dı­ğı hal­de. Toron­to Inter­na­ti­onal Film Fest­va­li kuru­lu­şu 26 Ocak – 5 Şubat tarih­le­ri ara­sın­da Yıl­maz Güney film­le­ri haf­ta­sı düzen­le­di. Yıl­maz Güney’in sekiz tane fil­mi gös­te­ril­di. Oyun­cu, yönet­men ya da sena­rist ola­rak yer aldı­ğı bu film­ler şunlardı;

  • 1970 Umut — yönetmen
  • 1978 Sürü — senaryo
  • 1981 Yol — senaryo
  • 1974 Zaval­lı­lar — yönetmen
  • 1971Ağıt — senar­yo / yönetmen
  • 1968 Sey­yit Han — yönet­men / başrol
  • 1969 Aç Kurt­lar — yönet­men / başrol
  • 1974 Arka­daş — yönet­men / başrol

Bizim için 70’li yıl­lar­da siya­set, top­lu­mu iyi­ce kutup­laş­tır­ma­ya baş­la­yın­ca Çir­kin Kral da siya­si film­ler çeken, oyna­yan, yöne­ten, ve ana akım dışın­da film yapan bir sine­ma­cı oldu. Onun film­le­rin­de döne­min Türkiye’sinin top­lum­sal çeliş­ki­le­ri­ni, insan yaşa­mı­nın parıl­tı­lı olma­yan yüzü­nü görü­rüz. Hapis­ha­ne, Doğu Anadolu’da yaşam gibi zama­nın ger­çek­le­ri­ni insa­nın yüzü­ne çar­pan film­ler­dir bun­lar. Bu yüz­den de film­le­ri döne­min ikti­da­rı tara­fın­dan yasak­lan­mış­tır. Hem siya­si görüş­le­ri, hem de işle­di­ği bir cina­yet nede­niy­le yaşa­mı­nın en verim­li döne­mi­ni hapis­te geçir­miş­tir. 1981’de hapis­ten kaça­rak Fransa’ya yer­le­şir ve 1984’de ora­da ölür.

Yilmaz Güney YOL

Yıl­maz Güney ‘Yol’ fil­min­den Tarık Akan, Meral Orhonsay

Baş­ya­pıt sayı­la­bi­lecek ‘Yol’ 1982 Can­nes Film Festivali’nde Cos­ta Gavras’ın “Kayıp” fil­miy­le Altın Palmiye’yi pay­la­şır. Batı­lı sine­ma­se­ver­ler ken­di­si­ni ve yapıt­la­rı­nı tanı­dık­ça onu dün­ya­nın önem­li sine­ma­cı­la­rı sevi­ye­si­ne yük­sel­tir­ler. TIF­F­’in giri­şi­miy­le Toronto’lu sine­ma­se­ver­le­rin Yıl­maz Güney’i, bir zaman­lar bütün film­le­ri­ni imha etmiş, ken­di­si­ni vatan­daş­lık­tan çıkar­mıs olan dev­le­tin Kül­tür Bakan­lı­ğı­nın gön­der­miş oldu­ğu pırıl pırıl, İng­il­izce alt yazı­lı kop­ya­lar­la tanı­mış olma­sı zaman­la­rın, düşün­ce­le­rin mut­lak değiş­mez olma­dı­ğı­nın kanı­tı. TIF­F­’in bu gös­te­ri­mi biz Kana­da­’­li Türk’ler için de kül­tü­rü­mü­zü tanıt­ma fır­sa­tı oldu. Bu gibi düzen­le­me­ler­le top­lu­mu­mu­zun Kana­da kül­tür yaşa­mın­da­ki payı­nın art­ma­sı­nı diliyoruz.


Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *