2012’nin son günlerinde bir hafta arayla sadece müzik dünyasının demeyeceğim, insanlık ortak kültür birikiminin iki devini kaybettik. Önce Amerikalı caz ustası Dave Brubeck 92 yasına basmasına bir gün kala aramızdan ayrıldı. Tam bir hafta sonra da Hintli sitar virtüözü Ravi Shankar’ın ölüm haberi geldi. İkisi de aynı yaştaydılar ve uzun ömürlerine çok şey sığdırmışlardı. Ravi Shankar’ı başka bir yazıya bırakarak Dave Brubeck’den biraz bahsetmek istiyorum.
Dave Brubeck adı ben bu işlerden anlamaya başladığım zamanlardan beri duyduğum bir isimdir. Hem bizim anne babalarımız, hem de bizim kuşağımız onun müziğini dinleyerek büyüdü desek yanlış olmaz. Türklerin dergisinde Amerikalı cazcının ne işi var diye düşünüyorsanız size hemen şunu söyleyeyim, bu caz ustasının en önemli eserlerinden biri başlıktaki adı taşıyor, Blue Rondo a la Turk. Rondo sözcüğünü de ‘tekrara dayalı hareketli şarkı’ olarak çevirelim ve ilkokul yıllarımızı bir hatırlayalım, yıl sonu ‘müsamere’lerinde ‘ront’ yapmadınızmı siz hiç?
Brubeck 1920 California doğumlu, iki büyük ağabeyi de profesyonel müzisyen. İlk piyano derslerini 4 yasında annesinden alıyor, yani ailede herkes yetenekli. II. Dünya Savaşı’nın en yoğun zamanları, 1942’de askere alınıyor ve Avrupa’da savaşa katılıyor. Garnizonda bir akşam moral gecesi düzenleniyor ve piyano çalmasını istiyorlar. Caz, bebop o yılların canlı müzikleri. Dave’in piyanosuyla herkes o kadar eğleniyor ki, komutanları onu bir daha cepheye göndermiyorlar. ‘Hemen bir orkestra kur ve her gece bizi eğlendir’ diye emir geliyor. O da Amerika’da o zamana kadar yapılmamış bir şey yapıyor, zencilerle beyazların birlikte çaldıkları 8 kişilik bir grup kuruyor. Bu müsizyenlerin arasında daha sonra kuracağı dörtlüsünde yer alan ve 17 yıl beraber çalacakları alto saksafoncu Paul Desmond da var.
Brubeck ve Desmond savaşın bitiminden sonra 1951 yılında davulcu Joe Morello ve basçı Ron Crotty ile birlikte ünlü Dave Brubeck Quartet’i kuruyorlar. 1959’da çıkardıkları ‘Time Out’ adlı albüm bir milyondan fazla satan ilk caz albümü oluyor. Caz müziğinin bir klasiği haline gelen bu albümün açılış parçası Blue Rondo a la Turk. Take Five, Kathy’s Waltz gibi kulaklarımıza hiç yabancı olmayan birçok parça da bu albümde yer alıyor. Bana sorarsanız her caz meraklısının koleksiyonunda bulunması gereken bir albüm Time Out. Bu albümle Brubeck tüm zamanların en çok satan caz müzisyenlerinden biri olurken, yeni dokuları ve ritmleri caz hayranlarına tanıtıyor.
Brubeck, bilinenin dışındakini araştırmak için zaman harcayan, merak eden müzisyenlerden. Cazın alışılmış ölçüsünün dışında Türk motifleri, Macar müziği, diğer ülkelerin müzikleri de onun ilgisini çekiyor. Onu etkileyen ritmlerden birisi de bizim kulağımızın çok alışık olduğu bu Balkan şarkıları, Türk halk müziğindeki 9/8’lik ölçü. İkinci Dünya savaşını izleyen soğuk savaş yıllarında Amerikan hükümetinin bir çeşit kültür elçisi olarak, demirperde ülkeleri dahil olmak üzere birçok ülkede konser veren Dave Brubeck Quartet, Türkiye’yi de ziyaret ediyor. Brubeck, alışık olmadığı bu ölçüyü ilk kez sokak çalgıcılarının parçalarında duyuyor. Dinlediği muhtemelen Roman vatandaşlarımızın müziği, bu parçaları nereden bildiklerini sorunca onlar da ‘biz kendimizi bildik bileli böyle çalarız’ diye yanıtlıyorlar. ‘Sizin için blues neyse bizim için de bu ritm odur’ diyorlar. Brubeck bundan etkileniyor ve Blue Rondo a la Turk’ü besteliyor. Birçok kez konserlerinde bu parçayı anons ederken ‘Türkler bu ritmi çok seviyorlar ve çok yaygın kullanıyorlar’ diyerek o sokak çalgıcısıyla o gün aralarında geçen bu konuşmayı da anlatıyor. Bunu kendi sesinden geçenlerde Jazz FM’de bizzat duydum.
Blue Rondo a la Turk, Mozart’ın bizde ‘Türk Marşı’ olarak bilinen bestesi Rondo Alla Turca’yla da karşılaştırılmış, hatta Brubeck’in Mozart’dan esinlendiğini düşünenler olmuş. 2003’deki bir röportajında Brubeck şöyle diyor, ‘Bu parçaya sadece Blue Rondo adını vermeliydim, çünkü bu isim biraz karışıklık yarattı’. Mozart’ın Rondo Alla Turca’sı, 11. Piyano Sonatının son bölümü. Türk ritmleri taşıyan bu parçayı Mozart yeniçeri müziğinden yani mehter marşlarından esinlenerek yazmış. Sonuçta Mozart’ı da, Brubeck’i de etkilemiş bizim oynak havalar. İki ünlü müzisyenin bestelerindeki diğer bir fark da şu; Mozart’in bestesi tekrarlarla hep ayni ritmi kullanirken Brubeck’in parçasının girişinde piyano 9/8, saksafon ise 4/4 lük swing ritminde çalıyorlar ve bu ritmler parça boyunca değişik yerlerde duyuluyor. Parçayı ilginç yapan öğelerden biri de bu zaten. Bergama’lı klarnet ustası Hüsnü Şenlendirici’nin (Laço Tayfa grubuyla) Bergama Gaydası adlı albümünde caz tarzında düzenlenmiş türkülerimizi dinlerseniz aynı havaları orada da yakalayabilirsiniz.
Dave Brubeck 60 yılı aşan müzik yaşamıyla, Library of Congress tarafından verilen Yaşayan Efsane ünvanıyla, sahip olduğu çok sayıda Grammy ödülüyle, dünya çapında tanınan eserleriyle, caz ve klasik müzik dünyasının en ünlü ve yaratıcı müzisyenlerinden biri olarak bundan sonra bestelerinde yaşayacak.
I have learnt excellent stuff here. Certainly worth bookmarking for revisiting. I am surprised at how much effort you placed to make a such wonderful informative site. Thanks